  |
 |
 |
 |
Kalamar Avcisi
|
 |
Öyküler
|
 |
|
 |
Enter subhead content here
ÖYKÜ
Bu Dünyadan bir Sait Faik geçmis, daha ben dünyada
yokmusum, 11 Mayis 1954'de ölümünden bu yana 53 Sene olmus, dile kolay 53 sene ve hala eserleri ile taniniyor, okunuyor, seviliyor,
ondan kisa bir öykü 15.02.2007
BALIKÇININ ÖLÜMÜ Deniz
kenarindan dünyaya bakiyorum.Parmaklarda pul , avucumda sedef , etrafimda balik kokusu... Bir adanin arkasinda sobasini yakmis
bir sehrin dumanini , bir adanin arkasinda sobasiz bir pencerenin buzunu kaziyorum.Gökyüzü beyazdan , siyahtan sayabildigim
dört kirli renk bulutunu götürüp getiriyor. Nerede insanlar? Her zaman son sual bu!Baliktalar mi , kahvedeler mi? Sonra
bütün dünyaya dogru kayan bu düsünce bulutu iki tenkli bir ebem kusagini ufkun bir ucundan öteki ucuna getiriyor. Insanlar
orada... Biri mesut öteki saadet pesinde, hangi dünya içinde bulunsak bir baska dünyanin var olabilecegini düsünüyoruz. Hepimiz
baska türlü. Gögün bir tarafi mavi, mavi.... Bir tarafi simsiyah, ya siyah, ya mavi, ya ölesiye gülerek, gülerek , ya yasasiya
üzülerek... Deniz kiyisina ördekler mi gelmez? Deniz kiyisinda martilar mi uçmaz? Deniz kiyisina sandallar mi yanasmaz?
Deniz kiyisina baliklar mi sürünmez? Otuz sekiz kulaçta yatan kuzu gibi istavritleri balikhaneye gönderen balikçinin hiç kimsesi
yoktu. Kafayi tütsülerdi, sandalinda yatardi. Bir sabah, güzel bir kis sabahi istakoz aglarini çekmek üzere sandalina atladi.
Ögleye dogru bu motör sularda iki tarafina sarhos sarhos sallanan sandalda balikçiyi agin yarisi elinde baygin buldu.Gözlerini
açti , balikçi; -Bu dünya kime kalmis ki balikçiya kalsin, dedi. Gözünü kapadi. Elbette birdaha açmamak üzere. Kahvede
balikçinin son sözlerini yoran yorana idi.Issiz deniz kenarinda insan büyük sehirleri , büyük sehirlerin sobasini , sobasizliginin
düsüncelerini düsünüyor , kurumusa dönüyor.Hakikat çiril çiplak , avuçlarinda zils , ellerinde darbuka sert rüzgariyla geliyor.Bir
mavilik , bir açiklik , bir hürriyet hasreti kayalari döven dalga gibi kafama doguyor.Simdi her seyi anliyorum gibisine geliyor
insanin.Bir hain akillilar grubu poyrazda gülüyor, burnuma gülüyor adamin , tepesini attiriyor adamin.Sonra esmiyor mu bir
hinzir , bir budala , bir sersem lodos...Ver anasini ediyor, düsünceyi...Sürükleniyor kafamda her sey , balikçilar yumusuyor
, olta esniyor, igneden yem düsüyor.Insan istakoz aglarini denizden çeken balikçi misali gevsiyor , gözlerini yarim yarim
ölümlüler gibi uykuya kapamadan: -Kimseye kalmadi bu dünya ki balikçiya kalsin , diyor. Ama biliyorum ki bugün kafalarimizda
sert rüzgarlar kara bulutlariyla durmadan estigi Zaman deniz kiyilarina hep sert baliklar gelecek. Lodoslarin gevsetemedigi
etleriyle bu sert baliklar , balikçiya gözlerini kapatirken hep birden , tütün gibi , tatli , sert sarkilar söyleyecekler.
Balikçi belki ölürken içine bir seyler söylemek , bir seyler söylememek , duymak , duyurmamak , bir is bitirmemek gibi seyler
bulunanan garip lafindan cayacak. Eskiden kral öldügü zaman bagirdiklari gibi: "Bir balikçi yasadi , öldü , yasasin öteki
balikçilar" diyecek.
|
|
Dülger Baliginin Ölümü
Hepsinin gözleri güzeldir. Hepsinin canliyken pullari kadin elbiselerine, kadin kulaklarina, kadin
gögüslerine takilmaga deger. Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, sunlar bunlar?… Mümkün olsaydi da balolara
canli balik sirtlarinin yanar döner renkleriyle gidebilselerdi bayanlar; balikçilar milyon, baliklar san ü seref kazanirdi.
Ne yazik ki soluverir ölür ölmez, öyle ki, büzülmüs böceklere döner balik sirtinin piriltilari. Benim, size ölümünü hikâye
edecegim baligin öyle pariltili, yanar döner pullari yoktur. Pulu da yoktur ya zavallinin. Hafifçe, belirsiz bir yesil renkle
esmerdir. Baliklarin en çirkinidir. Kocaman, dissiz, ak ve seffaf naylondan bir agzi vardir: Sudan çikar çikmaz bir karis
açilir. Açilir da bir daha kapanmaz. Vücudu kirlice, esmer renkte demis miydim? Rum balikçilarin Hrisopsaros -Hristos
baligi- dedikleri bu balik, vaktiyle korkunç bir deniz canavari imis. Isa dogmadan evvel, Akdeniz’de dehset salmis.
Bir Finikeli denize düsmeye görsün! Devirdigi Kartacali çektirmesinin, Beni Israil balikçi kayiginin sayisi sayilamamis. Keser,
biçer; dograr, mahmuzlar; takar, yirtar; koparir atar; çeker, parçalarmis. Akdeniz’in en gözü pek; insandan, hayvandan,
firtinadan, yildirimdan, belâdan, iskenceden yilmaz korsani, dülger baliginin adindan bembeyaz kesilirmis. Isa, günlerden
bir gün, deniz kenarinda gezinirken sandallarini büyük bir korkuyla birakip kaçan balikçilar görmüs. "Ne oluyorsunuz?" diye
sorunca balikçilara; "Aman" demisler balikçilar, "Elaman! Elaman bu canavardan! Sandalimizi kirdi, arkadaslarimizi parçaladi.
Hepsinden kötüsü, balik tutamaz olduk, açliktan kiriliriz." Isa, yalinayak, basi kabak, dülger baliklarinin yüzlercesinin
kaynastigi denize dogru yürümüs. En kocamanini, uzun parmakli elleriyle tutup sudan çikarmis. Iki elinin basparmagi arasinda
simsIki tutmus, egilmis, kulagina bir seyler söylemis… O gün bu gündür dülger baligi, denizlerin görünüsü pek dehsetli,
fakat huyu pek uysal, pek zavalli bir yaratigidir. Dülger baliginin ölümü - Sait Faik
DÜLGER (Zeus faber) : Boyu 50-60 santimetreye ulasan dülger baligi, geçici baliktir.
Mayista Marmara'dan Karadeniz'e çikar. Akdeniz, Ege, Marmara ve kismen de Karadeniz'de yasayan, kalin pullarla örtülü dülger
baligi, etobur bir baliktir. Büyük agziyla kendinden küçük pek çok baligi yutarcasina yer. Genelde 60-70 santimetre derinliklerde
yasar. Kis mevsiminden sonra sularin isinmasiyla mayis ayindan baslayarak temmuz sonuna kadar üremelerini sürdürür. Dülger
baligi, Izmir-Antalya arasi yörelerimizde peygamber, dikenli peygamber baligi olarak da taninir. Sag ve sol yanlarinda ki
siyah izin Isa Peygamberin parmak izi oldugu rivayet edilir. Eti lezzetli, beyaz ve yararlidir.
|
|
|